14 Aralık 2012 Cuma

 ne kadar salaksın? demişti..

böyle bişey beklemiyordum..şaka diye düşündüm. yineledi..durup düşündüm..
olmadı..
oturdum bi ve yazdım. yazarken insan daha kolay hatırlıyor..yazdıkça hatırladım. yazdıkça büyüdü..büyüdükçe rengi değişti olayın..
evet aslında haklıymış..
ben ancak salak olabilirim..

o tokatı suratıma atmak yerine, tek cümleyle aklımı başıma getirene selam olsun.
salaklık baki değil ennihayetinde..her türlü hatadan U dönüşü yapılır!

13 Aralık 2012 Perşembe

bazen tüm bağlarımı kopartıp gitmek istiyorum.

bağlarımız, köklerimiz..yıllar yılı tutunduklarımız..
ayakta durmamızı sağlayanlar
beslendiklerimiz..
'yapabilirsin'lerimiz..
'hep yanındayız'larımız.
bizlerimiz,sizlerimiz
hep bi' şeylerimiz..

azar azar
alıştıra alıştıra
yavaş yavaş
zamanla şeklinde bi noktaya varamazsın.
bitti mi biter.
gittin mi gidersin...


-net!

12 Aralık 2012 Çarşamba


bazen koşmak gibi..
kalbinin kulaklarında attığını duyup
gülümsemek gibi..

bazen sınav gibi..
bilmediğin soruya takılı kalıp tüm süreyi yemek gibi..

bazen zaman gibi.
habersizce çekip gider..

bazen öyle uzundur ki
'peki' dersin biter.

 
not: bazen her şey dir. bazen hiç bir şey..bazenler hep var
elbette intikam almak istedim
aldımda
hayattan tüm intikamımı her seferinde daha büyük gülümseyerek aldım.
Aşka değil, insanlara inançsızız. Yaşanmışlıklar almıştır aşkı ayaklar altına. Aslında aşk değil, hüznü yaşatanlar olmalı ayaklar altında.

| Servet SAYGINOĞLU
kalbim acıyor ama kelimeler ağzıma doluşuyor
kalbim acıyor ama vücudumdaki tüm tuzlu su gözümde birikiyor
kalbim acıyor ama beynimde tüm düşünceler kavga ediyor
kalbim acıyor ve acı yazı yazmamı sağlıyor.

ilginç değil mi.

gitmem gerektiğinde gidemediğim için kızıyorum kendime.
git.
git
git
..
bi vefa borcum yok..
gidebilirim.
..
kimse üzülmez
üzülürse eğer
üzüldüğüme sayılsın
gidebilirim

sana bakınca keşke görsem 
sadece görsem
mavi gözler
kirli bi sakal
acemice bi gülüş
keşke sadece bu kadar olsa
sadece görmek olsa

bilmek olmasa
duymak olmasa
konuşmak olmasa
hissetmek olmasa
düşünmek olmasa



göründüğü gibi olmadığını bilmek mi daha iyi 
 yoksa
göründüğü gibi olmasını istemek mi

-ve her zaman derim 'yazmak mutsuz insan icadıdır.'

28 Ekim 2012 Pazar

bazen gün kötü başlar..
sebep yoktur.
durduk yere tartışırsınız etrafınızdakilerle..
gün karanlık..
kötü bir şey olacak 


27 Ekim 2012 Cumartesi

geçmeyen bir nefret var içimde hepsi bu..
bir de insanların bu kadar pişkin oluşu beni şaşırtıyor..
gereğinden fazla rahat oluşlarına da sinir oluyorum.
iyi geceler dünya..seni seviyorum.
kendimden bahsetmekten nefret ediyorum.bana bunu yapma..anlattırma bana kendimi..neye kızdığımı sorma..anlamaya çalış.. ben anlatmayayım sana kelebeklerin midemi bulandırdığını..sorma artık üşümüyorum..bilme en sevdiğim masalı..bilmesende olur..nasıl olsa öğrenirsin..acele etme kaçmıyorum , yanındayım.. hayır söylemeyeceğim.lütfen..kendimden bahsetmeme izin verme.bana beni sorma..doğruyu söyleyeceğimden ben bile emin değilken bile isteye yalanlarımı işitme..nefret ediyorum kendimi anlatmaktan,yapma..bırak tüm soruları ortaya ..anlamaya çalış,düşün..göreceksin o zaman tüm doğru cevapları ve gerçek beni.. ama ben sana beni anlatamam..yine aynı şeyi yapıyorsun. korku filmi sevmiyorum izlemeyelim..hayır kızmadım..kızmıyorum..kes artık şunu.. kızsam da söyler miyim.hala nasıl anlamazsın..evde oturmak istiyorum sen çık gez..ama ben süt içmem ki..hayır anlatmayacağım..yeter ama sorma..onu mu giyeceksin, saçma..çıkar şunu.. ben takım tutmuyorum..maç izlemesek olmaz mı..ağzımı bile açmam..ben o yemeğe gitmek istemiyorum.sevmiyorum onları,zorlama artık..bana küpe almaktan vazgeç görmüyor musun kulaklarım delik değil..hayır saçlarım da boya..evet çocukluk aşkım en yakın arkadaşım..ee ne önemi var geçmişte kaldı,unut artık.. hayır ben hiç aşık olmadım..bunda alınacak ne var.. seni seviyorum yetmez mi..uzağı göremiyorum gözlüklerimi getir lütfen.. kırmızıdan nefret ederim..seninle gelmeyeceğim bırak elimi..yoo sinirlenmedim..bişeyim yok ..herkesi içinde öpme demedim mi..laf dinliyorum ben içmiyorum artık.ne istiyorsun benden ..uzatıyorsun ama ..çikolata sevmiyorum..kaç kez söylemem gerekiyor ..peki..fark etmez gidelim..acıkmadım ..rejimde değilim.. çek şu tatlıyı gözümün önünden..sustum..müziğin sesini kısar mısın başım ağrıyor..ama ben dans edemem ki dalga mı geçiyorsun..sakın ol.susup oturamam..bana sus diyemezsin.off..artık uyuyabilir miyiz..
gitmeniz gerektiğinde gidin..gitmek istediğiniz de gidin..tutmasın sizi insanlar.gidin..pişmanlık duymamak için gidin..vefa değilse borcunuz gidin..kimse üzülmez..üzülürlerse eğer üzüldüğünüze saysınlar..geldiniz gördünüz yaşadınız şimdi gitmeniz lazım..çünkü sizi yordular..hakedilen fazlasıydı.. o zaman gidin.. kimsenin 'kal' demeye hakkı yok..

bencilim bugün..
oturdum
düşündüm
ve üzüldüm
sadece kendim için üzüldüm
sevmeyeceğim 
gerçekten asla sevemeyeceğim insanlar var.
asla kendime yakın hissetmeyeceğim insnalar var
samimiyetlerine asla inanmayacaklarım var..
konuşabilirim yüzüne gülebilirim
ama seni sevmeyeceğim


26 Ekim 2012 Cuma

ve can hiç bişey istemez.
sanırım seni özledim.özlemem sanmıştım.
acıkcası hisettiğim şeyin ne olduğunu bilmiyordum
aradan aylar geçti..
oysa biz senle tam neyse
susmalıyım
ya da anlatmalıoyım bilemiyorum
bazen karışır ya insan sanırım karıştım
belki bi çay içebiliriz hala beni görmek istersen
sana haksızlık ettim 
hayatta bi tek sana karşı mahçubum
bi tek sen olunca konu susuyorum
söyleyecek çok şey var ama kimse anlamaz ki
anlatmıyorum o yüzden
sen hep özelsin
sen hep varsın bende..
geçen zaman yavaş yavaş aklımı başıma getiriyor 
ahh ben sana bunu nasıl yaptım
ne desen haklısın
öyle çok kızıyorum ki kendime
insan nedensiz şeyler yapıyormuş işte
macere aradım..yorgunluk aradım.uğraş aradım kendime
ne gerek vardı değil mi
olduğumuz gibi iyiydik biz.
ama benimde zaaflarım var sanırım
güçlü değilim
çokça yenildim
sen her yarama iyi geldin
ama ben senden gittim
ahh şimdi olsa yapmazdım
affedilir bi yanım yok biliyorum
ama istiyorsan affemeye bi sebep bulursun sen.
hadi bul
hem bir bahane hem beni..
çünkü dönmek istiyorum gitmek değil.

korku..
sadece korkuydu oysa..


şimdi nerden başlamalı..

onca kattiğimiz yollardan geri döndük..

şimdi kimden sormalı..

öğrendiğimiz her şeyi bir bir unuttuk..

şimdi kime bakmalı..

bulanık gören bu gözlerle..

şimdi kime anlatmalı..

herkes sağırken..

şimdi seni nerde bulmalı..




gülümse..
mutluymuş gibi..
aman ne güzel..


hep affetmek zorunda bırakıldım..

büyüklük hep bende kaldı..

bi çemberin ortasındaysam eğer..

içten dışa kadar herkes hata doluydu..

hepten hiçe herkes..

(kötü..suçunuz olmayan herşeyin bedelini ödemek kötü..)


bazen o kadar çok gitmek istiyorum ki..
bunu ne ben anlatabilirim ne sen anlayabilirsin
gitmek gitmek gitmek..
hep daha uzağa ..
severim ben gitmeleri
yakışır da bana
ama bu kez daha bi yürekten istiyorum
bu ke gerçekten gitmem gerek.
herşeyin yeni olduğu bi yere gitmem gerek
yeni bi şehir
yeni bi ben
yeni insanlar
yeni sokaklar
yeni mekanlar
yeni dostlar
yeni muhabbetler
yeni fotoğraflar
yeni bir ev
yeni bir diş fırçası
yeni bir yastık kılıfı
yeni bir ayna
yeni bir telefon
yeni kitaplar
yeni bir film
yeni bir aşk
yeni bir hayat
ve en çokta yeni bir masal gerek.
yeni yeni yeni her şeyin yenisi gerek..

sırt çantam size kalsın ne yenisini isterim ne eskisini. artık ona ihtiyacım yok.her nerde değilsem o yeni yerde sırt çantasına ihtiyacım olmayacak.. o yeni yer benim için son varış noktası olacak ..son bulacak gitmeler.orası hep kalacağım yer olacak. orası huzur olacak.. her nerde değilsem.. daha hiç görmediğim bilmediğim ama gitmelerimin son bulacağı o yere o zamaana o ben e o sene o size selam olsun geçmişten..

anlaşılmayı beklemek hatadır.
ne varsa dilde söylemek gerek.
kalpten gelmese bile.
tutma ya tutma
hayret ediyorum bazen
taş olsa çatlar derler ya o durum işte.
neden bu kadar ya da
nasıl böylesine tutabiliyorum kendimi
kalbime geliyor
aklıma geliyor
dilime geliyor
ama neden çıkmıyor ağzımdan
diye kendime inanamıyorum.
neyse..
"Bir insan eğer çok gülümsüyorsa, Emin olun ruhunda depremler vardır. Çünkü acıyan kalbinse, kimse bilsin istemezsin."

G.Vidal

(aklıma düştü)

yorulmak diye bi şey var ve dünyalara bedel..
herzaman ki ya da herkes deki yorgunluk değil bu..
bu başka bişey
belki biraz da saçma bişey..
ama var!


16 Ekim 2012 Salı

ona nasıl katlandın dedi?
sustum..

severek evlenmiştik oysa.gençtik..lise bitti evledik..
ee paradan yana şansımız boldu..
çalışmamız gerekmiyordu..
ilk yıllar rüya gibiydi..
sonrasına gelince..
rüyalar bitiyor malesef
kabuslar başlıyor ..

sonu gelmeyen harcamalar..
bide şu an utanarak söylediğim 'kumar' bizi bitirdi..
tartışmalar..kavgalar..
tartışmalar ..kavgalar..
ve bir tokat..
birbirimizi bitirdik..

herşeyi her bir şeyi yine unuturdum.. ama bana o lafı söylememiş olsaydı..
aradan 11 yıl geçti..bana söyledikleri hala kulağımda çınlıyor..
en iyisi siz hiç duymayın..













güneşli bir gün..

sevdiğinin kokusuyla uyanmak..

gözlerini aç ve ona gülümse..

şimdi öp.. hiç öpmemiş gibi..

kahvaltı..bırak birlikte hazırlayalım..

uzun sürsün.. bol sohbetli bir sabah..

günlerden pazar

ve tek iyi yanı, işe gitmeyecek oluşumuz..

gün bizim..

modern dünyadaki tüm saçmalıkları unutalım..

sarıl bana..

hem artık pazarları da seviyorum..







karanlık..

illa ki benle uğraşacak ya .. o gece de ışıklar yok..heryer siyah..

korkuyor musun? dedi..

burnum hava da ya nasıl olur da korktuğumu söylerim..

elbeette ki hayır dedim.

gülümsedi..

bekledim..bekledi..hala siyahtayız..zaman geçtikçe nefes alışlarım hızlandı.
siyah beni boğuyordu sanki..bitsin artık!

öl-ü-yor-um bence..

tekrar..kork muyorsun değil mi?

tekrar..

korkmuyorsun değil mi?

...


(korkuyordum..söyleyemedim.söylemezdimde asla..bilmesi gerekirdi, sorması değil...)
(öldüğümü bile farketmedi..)


senin gibi olmamı mı bekliyorsun?

sana karşılık mı vereyim?

savaş mı açalım?

ne istiyorsun?

ne?



keşke gerçekten ne yapmam gerektiğini bilsem?


15 Ekim 2012 Pazartesi



hata hatayı doğurur..
damga gibi yapışır üzerinize.. 
tüm parmaklar sizi işaret eder..
işte bu .. bu buu..diye gösterirler..


(o parmaklar mı haklı gösterilen mi bilemedim..ama bişey bi kere olduysa yine 
olur yine yine ve yine..)


11 Ekim 2012 Perşembe


'öl' dedi
'ol' demesi gerekirken.

öldüm bir gün..sonra yine öldüm..sonra yine..yine.. yine..
çok öldüm ben..

şimdi çok hastayım..
ve ölmektende yoruldum..

 




10 Ekim 2012 Çarşamba


onu gördüm ve aşık oldum..
sonra tanıştık..o da beni sevdi..
ve yıllar geçti..
sonra bi gün 'kansersin' dedi doktorun teki.
şaşkındım ama nasıl olur ..olamaz..yani olmamalı..ölemem! dediğimi hatırlıyorum.
bunu ona söylemedim.
neden diye sormayın..
onu sevmediğimi,istemediğimi başkasını sevdiğimi aldattığımı vesair..
yani demem o ki kendimden nefret ettirmeyi başardım 
ve gitti..
bende gittim.
hayatımdaki herşeyi değiştirdim..
hastaneler ilaçlar derken sonunda o çok sevdiğim saçlarımda döküldü
ne güzeldi oysa..upuzundu.
ve yıllar geçti..
artık beklediğim tek şey 'ölüm'dü.
bekledim uzunca..
sona yaklaşmıştım..
yataktan kalkamıyordum.
neyseki manzara güzeldi.
denizi görüyordum.
yalnızdım odada..
yağmur başladı birden
deniz bulandı..
ve yıllar geçti..

                      

ne söyleyebilirsin.
ne söyleyebilirsin ki..
geçmesi için ne söyleyebilirsin..
zamanı geri sarmak için ne söyleyebilirsin.
yüz yıl sonraya gitmek için ne söyleyebilirsin..
ne söyleyebilirsin ki
acıyı hissetmemem için ne söyleyebilirsin.

7 Ekim 2012 Pazar





                                                              masallar da biter

- 'olmuyor' dedim..
- 'olsun' dedi.


uyudum uyandım uyudum uyandım uyudum uyandım..kabuslar gördüm karabasanlarla boğuştum..çığlık ata ata uyandım..hıçkıra hıçkıra uyudum..

gözlerimi açtım..yine karanlıktı..uyudum uyudum uyudum..hep uykum vardı..

gözlerimi açtım..hala karanlık..yine uyudum..

olmuyordu madem.. bende bi daha hiç gözlerimi açmadım..hep uyudum..

6 Ekim 2012 Cumartesi


bavulumu hazırladım..
sakindim..
tüm aksiliğim geçmiş gibiydi..
trene bindi.
arkamdam elsallayan yoktu.
huzurluydum..
yol boyunca etrafı seyrettim.
kimseyle konuşmadım..
düşündüm hep düşündüm..
sinirim gerginliğim geçmişti..
9 yılın ardından dağılan bir yuvam vardı.
üzgün olmama gerekmez miydi..
ama değildim..
çoçuk sahibi olmadığıma şuan çok seviniyordum..
bi çocuk olsa gitmek bu kadar kolay olmazdı..
oysa şimdi rahattı içim..
peki ya o?
ve yitip giden 9 yıl..
bi hataydı.
hatalar doğruları bulmamızda birer araçtır
diye düşünmeye çalıştım..
yollar da bitti sonunda...
hiçbilmediğim bi şehirdeydim..
iner inmez yağan yağmur şehrin bana hoşgeldin deyişiydi.
gülümsedim..
yüzüme vuran damlalar
ve sırılsıklam olan bedenim..
hissediyordum artık..





uyandım..aslında hep geç geç uyanırdım o sabah erkenden kalktım..
duşa girecektim..
vazgeçtim..
odam, mutfak,salon kısacası heryer heryerdeydi..
gözucuyla bi baktım..
toparlasam mı diye düşündüm..
vazgeçtim sonra..
aslında dağınık olduğu kadar da pisti!
vazgeçtim..
telefonum çaldı..
açmadım..
posta kutum ağzına kadar doluydu..
sonra bakarım dedim ve evden çıktım..
yürüyordum sokakta..
nereye gittiğimi bilmiyordum..
sonra ona rastladım..
gülümsedim..
doğru dürüst konuşmamıştık bile
onu evime götürdüm..
peki ne ikram edecektim..
yiyecek hiç bişey yoktu o an farkettim.
içeri geçti..
şaşkındı..
neden geldim diye düşündüğüne eminim..
olsun gelmişti ya o bana yeter!
ne yapmalıydım..
ne söylemeliydim..
nasıl davranmalıydım..
off..
her yer dağınık, her yer pis
üstübaşıma baktım bende kirliyim
birden korktum.. 
ya şimdi giderse..
gitse de haklıdır..
hata yaptığımı anladım..
kendime çekidüzen vermeliydim..
etrafı toplamalıydım.
kendimi evimi ve hayatımı temizlemeliydim..
elime yüzüme bulaştırmıştım herşeyi..
yüzüne bile bakamadım..
sonra ayağa kalktı..
sarıldı kulağıma 'belki başka bi hayatta..' dedi
vee gitti..



bazı gitmeler..haklıdır! 
suç bizde!





Sadece yürüyordum..
yalnız.sessiz bi gündü.
yürüdüm yürüdüm yürüdüm..
yağmur yağdı fırtına çıktı kar yağdı ama yürüdüm.
çünkü yürümeyi seviyordum..
Sonra koşmaya başladım..
aslında buna hazırdım 
çok yürümüştüm ama unuttuğum bişey vardı..
yorgunluk..
çok sürmedi..
düştüm..
ayaklarım tutmuyordu artık..
arkama baktım geri dönemezdim..
ilerleyemezdim de..


(Bazen tam orda durduğunuz yerde kalırsınız..hayat sizi sıkıştırır koca evrene..ne ileri ne geri..)

Sonra gözlerimi kapadım..
ve hayal ettim
tekrar yürüyordum 
ama bi daha asla koşmaya cesaret edemedim.
çünkü hep yorgun hissediyordum 
ve düşüşüm hep aklımın bir köşesindeydi.

5 Ekim 2012 Cuma

''canım'' kelimesi kadar samimiyetsizi yok.

daha sonra bununla ilgili bişeyler yazmayı umuyorum.

4 Ekim 2012 Perşembe


ben artık seni sevmek istemiyorum.."

böyle bi cümle ne zaman kurulur ki..kim söyler..kime söyler..kim duyar..
sevmek istememişti..vazgeçmişti...
istemiyordu artık onu..
çıkmalıydı ruhundan..
bu kadar acı yetmeliydi.
madem ki 'olmuyor'du..
o zaman gitmeliydi..
herşeyi yapmıştı fazlasıyla..
birdaha yapmaya cesaret edemeyeceği her şeyi yapmıştı..
şimdi ruhu özgür kalmalıydı..
sadece huzurdu istenen..
ahh bi sevmese artık..
maviler dolacaktı gökyüzüne..

                                                     



çok sevdiğiniz ama artık sevmek istemediğiniz biri oldu mu hiç..
seversiniz seversiniz hep daha ileriye seversiniz..
siyahtan beyaza doğru seversiniz..
olduğu gibi seversiniz..
'o' olduğu için seversiniz..

sevmeler tükenmez kalemle yazılmıştı aslında..
ama modern dünya
onu da silecek silgiyi üretmişti ennihayetinde..
sonra silgiler sildi tüm verilen sözleri..

sonra durup şöyle dersin:
'olsun..her ne oluyorsa..'
sonra derin bi nefes..
ve bir nefeste tükenir sigara..


                                            not:sigara ruha zararlıdır..




3 Ekim 2012 Çarşamba

yanıma oturdu..tam ben kalkacakken..
baktım kim diye.. sen.. iyi ki de sen..


'iyi ki ile başlayan çok az cümlem var hayatta.. bazı kelimeleri hiç israf etmedim.. iyi ki de etmedim..'

dedi..



söylenecek ne çok şey vardı..susuldu..

sesini özlediğiniz birinin yanında konuşur muydunuz..

hep dinlesem.. sesini kaydetsem..mp3 yerine yediyirmidört kulağımda olsa..

ya bana konuş derse.

 o zaman kötü..

benim biriktirdiklerimin arasında 'öfke' de var..

özlem geçince öfkem çıkarsa diye korktum..sustum..

sen konuş..

anlat ne olursa.


ve bazen sonsuza dek yazacakmışım gibi hissediyorum.


hiç olmadığım biri gibi hissedebiliyorum..evrenin enkazı altında kalmış numarası yapabilirim..yazabilirim .. anlatabilirim..sizi inandırabilirim..

neden inanmayasın ki..

en çok da yazaılanlara inanmadık mı hepimiz..

sonra da gördüklerimize..

duyduklarımıza..

kaç kez sorduk..gerçekten ne olduğunu..

sormayız ki.. kolayı var..inanmak körü körüne..

o yüzden neden bana inanmayasın..

bak ne kadar üzgün görünüyorum..

hadi bana acı!

(herkes gibi bakma..onların arasında değilim..ben uzaklardan geldim.. göründüğüm gibi değilim..bana acıma!yaralarım yok benim sarmaya çalışma..dokunma bırak kanamıyor nasıl olsa..ben mutsuz değilim..her ne olduğumu söylüyorsam o değilim..gördüğün gibi değilim..oysa senin hissetmen gerekirdi..maskenin altındaki makyaj sana aitti..)



özür dilerim!

kimi zaman anlamlı kimi zaman dünyanın en saçma cümlesidir..
samimiyeti tartışılılabilir..
kimin söylediği önemlidir..
ne zaman söylendiği önemlidir..

atı alan üsküdarı geçer..bin dereden su getirilir..sakla özrünü zamanı gelir diye bi kayde yoktur..
ertelemeden dilersin özrünü..

yoksa ben atlamış jetime gidiyorken tam gişeler de beni yakalayıp dilediğin özrün bi yararı yoktur..

aynı hata tekrarlanacaksa da özür dilenmemelidir.. söz ısrafı..luzüm yok!

yap yap özür dilecilere karşıyız..

özür dilerim.. tamam..

bu bir cevap değil.. sadece yeteri kadar kırdın yetmedi mi demek..

bazen herşeyi söylemeyiz...

kısacası anlaşılmak önemlidir!

düşünüyorum taşınıyorum..eviriyorum çeviriyorum.. o nasıl bu nasıl olur diyorum..en güzeli bulmaya çalışıyorum..yakında bulamıyorum dere tepe düz gidiyorum..yerlerde bulamıyorum bulutlarda dolaşıyorum..gündüzlerde bulamıyorum gecelere bakıyorum..olmuyor oturuyorum bi rüyaya bi sürpriz hazırlıyorum.. ama sonra bakıyorum ki .. yedek anahtarını vereceğim kimse yok... o zaman da grisin geriye dönüyorum.. yani hep aynı yerdeyiz. ne bi adım ileri ne bi adım geri..

bişeyler yapacakken , ağzıma o kaşığı tıkmaya çalışırsan kusarım.. 


bazen acaba hiç düşünemiyor muyum? diye düşündüm ..

hayat.. çok güzel sürprizlerle gelmemişti çoçukluğumdan bu yana..

aynı şey bizi hep aynı yerden yaralamıştı..

sevmemiştik suratımızda patlayan balonları..

o halde bildiğin ama bilmek istemediğin bi hayat yerine..

atla uçan süpürgene vee gökyüzü nereye götürürse git

diyordu içimde ki melek..




  

     neden herkesin 'ilk aşk' tırıvırısını bu kadar uzattıklarını düşündüğüm sıralarda..biriyle tanıştım ve bana gerçek bi hikaye anlattı..

    72 yaşındaydı.. 5 çocuğu 17 torunu vardı.. neşesi yerinde kocası yanında sevimli bir ihtiyardı.. sürekli gülümsüyordu.. insanı mutlu eden bi enerjisi vardı.. 

  fotoğrafını çekmek istedim.eşiyle birlikte elele poz verdi.

 - 'seviyor musun?' diye sordum.
-'ne sevmesi deli oluyorum ' dedi..

kocasına karşı büyük bir saygısı vardı.. kocası kendi kadar olmasada eğlenceli ama biraz huysuz briydi ve yaşlı kadın hiiç hayıflanmadan ona hizmet ediyordu.. 

bu dediklerimden sonra , birbirlerine aşıklarmış evlenmişler, çok mutlular dememi mi bekliyorsunuz ama öyle olmadı.. 

 kocası cuma namazına gidince yaşlı nineyle başbaşa kaldık.. yanımda getirdiğim laptopa çektiğim fotoğrafı atıp gösteriyordum..gülümsüyordu ama çok küçük bi üzüntü vardı o gözlerde.. muhabbet ilerleyince herşey ortaya çıkmaya başlaldı zaten..

'aşk' var mı ...

sizin gibi değildik biz yavrum. sormazlardı bize. onlar kime 'he' derlerse evlenmek zorundaydın o zamanlar.. biz aşık olmaya hiç cesaret edemedik ki..
dedi..acıydı aslında anlattıkları.. ama yüzünde zar zor tutmaya çalıştığı o tebessüm siliniyordu yavaş yavaş..

babamın tek kızıydım . 3 tane birbiriyle hiç geçinemeyen aksi abilerim vardı dedi. mahallede benden bi kaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim güzel bi çocuk vardı..(yakışıklı yerine güzel demeyi tercih ediyor).. subaydı dedi. üniformasıyla bizim evin önünden geçerdi her gün dedi. gizlice pencerenin bi köşesinden ona bakardım.. ve bi gün benim baktığımı farkettmiş olacak ki şapkasının çıkarıp bana selam verdi.hemen pencereden uzakalaştım..utanmıştım..

ee sonra?...

ses yok..

yaşlı ninenin gözleri dolar gibi oldu..

bi daha hiç görmedim..

abilerimden en büyüğü içki sofrasında nedeni belli belirsiz sebeplerden dolayı muhabbet sırasında söz vermiş dedi beni muhtarın oğluna vereceğine.. ve nitekimde öyle yapmıiş. kısa sürede içerisinde nişan düğün olmuş.. ve babaocağı terkedilmiş..hiç sormamışlar 'sevdiğin var mı?' diye.. kızların neye hakkı vardı onların gözünde .. sadece nefes almaya mı?yaşamak nefesten ibaret miydi. mutsuzsan ölürdün zaten.. 

neyse.. kaçsaydın diyecek oldum.. kaçan kız tüm sülaleye laf getirir dedi..dedim ya sana bize sevmeyi öğretmediler, savaşmayı değil boyun eğmeyi öğrendik.. bende hiç uzatmadım..sustum..

ee peki ya kocan ? iyi biri dedi.. sadece o kadar..

peki şu subay ona ne oldu dedim.. gökyüzü gibi masmavi olan gözlerinden yaşlar aktı.. 2 yıl önce dedi.nur içinde yatsın..sesindeki acı ruhuma işledi..kötüydü. haberini alıyordum arasıra dedi.

çok güzel biradamdı..şapkasını çıkarıp bana selam vermesi gözümün önünde duruyor tam bir asırdır dedi..gözlerim dolar gibi oldu..

fotoğrafı olsaydı keşke dedim.. keşke dedi .. sonra biraz durdum ve aslında buluruz belki dedim. biraz canlanır gibi oldu.. adını soyadını öğrenip biraz neette araştırınca tabi ki ulaştım istenen sonuca.. tam da bahsettiği o eski halini buldum. subay kıyafetli siyah beyaz fotoğrafı.. aktı gözünden yaşlar sessizce. iyice ekrana yaklaştı ve dakikalarca tek kelime etmeden baktı durdu..

ve zamansız gelen kocası .. panik oldu birden kadıncağız.. konu kapandı gitti.. yaşlı ihityar mutfağa geçip kocasına sofra kurmaya başladı..

ben o yaşlı ihtiyarı çok düşündüm.. anlamaya çalıştım kendimi yerine koydum.. şu bizim subayın fotoğrafını bastırıp bi kaçgün sonra Elmas nineyi ziyarete gittim. kocası evde yoktu.. odasına geçtik..  fotoğrafı çıkarttım.. gözlerimden öptü beni.. ağladı biraz yine sessiz,derin..

ben bunu saklayamam sende kalsın dedi... 'aşk dedi aşk.. geçmez.. kalbimi işaret ederek .. buranda bişey kaldıysa 100 yaşına da gelsen o geçmez dedi..bir kere aşık olursun, ömür boyu kalır sende .. bazen acısı bazen mutluluğu.. biz seçmedik ama sen seç. sevmediğin biriyle bir ömür geçmiyor.. kalbinde yara kalırsa zamanla derinleşir..zamanla geçen diyenler bi bana gelsin bakalım dedi..zor bulunuyor hayatı paylaşacak insan.. içinde kalmasın .. yoksa bütün ömrün kalp ağrısıyla geçer gider dedi..

şimdi elmas nine ne zaman bana gelse onu önce odama götürürüm fotoğrafa baksın diye sonra balkona geçer senin evlendiğini göremeden ölmek istemiyorum diye muhabbete başlar.

gülerken bile doluyorsa o göz..aşk gerçek demektir...




Geliyorum dedi.
Benden bile kovdum beni.
Ama ne o geldi ne de kovduğum ben geldi geri.
Sensizdim bir de bensiz bıraktın beni.

Nazım Hikmet RAN







benim için bişeyler yaz.. demişti..
ders zili çaldı.. herkes sınıflara gitti.
ben gidemedim..
çünkü yaz demişti.
kalemi elime aldım..
parmaklarımın arasında dolandırdım..
defterin sayfalarını çevirdim evirdim..
boş sayfalara dakikalarca baktım..
yazamadım..
o gün okulu ekip eve döndüm..
bi köşeye çantamı atıp odamın kapısını kitledim.
yere uzandım...en çok yerde yazmayı seviyordum..
kalemi elime aldım..
ve tekrarladım..kalemi eline al..
parmaklarının arasında dolaştır..
defterin sayfalarını çevir..
olmadı..
kalem..defter kalem defter... derken saatler geçti..
küçüktüm daha aslında 10 yaşındaydım..
ama yazmak benim işimdi..
biçok ödül almıştım..
şimdi ise yazamıyordum
tek bir kelime bile..
ama yazmalıtydım..
çünkü 'o' yaz demişşti..
vee beni seviyordu..
sabaha kadar düşündüm..
bi kitap aldım elime rastgele bi sayfa açtım..
şöyle yazıyordu..

                        '...tüm şairler yalancıdır..'

ben yalancı değildim..ve hissetmediğim tek bir kelimeyi bile yazmadım..

                       

her zaman derim  " 'yazmak' mutsuz insan icadıdır "

ne zaman yazmaya başladın? 

hatırlamıyorum..uzun zaman önceydi.. belki zamandan bile önce..
ilk cümlemi kurduğumda yalnızdım..
kimseler duymadı ilk çığlığımı duymadıkları gibi..
sonra yazdım..kelimeler,cümleler doldu taştı..
ilk şiirimi yazdığımda çok küçüktüm..
bir hayal kırıklığı yazdırmıştı bana..
ilk denemem de hayal kırıklığıyla üzerine idi..
ilk öykümde hayal kırıklığına uğrayan bi adamın hayatını anlatmıştım..
hayal kırıklığına mı uğramıştım..neyse hatırlamıyorum.
zaten uzun zaman önceydi..belki zamandan bile önce..

yazdım..bazen uzundu sesim..bazen sesim bile çıkmadı..
ama hep yazdım..

 vee en çok mutsuzken yazdım..

sonra etrafıma baktım.. diğerleri ne zaman yazıyor diye..

herkes mutsuzluktan yazıyordu gerçektende..
eşi ölen bi şair..
terkedilen bi kadın..
çoçuğunu kaybetmiş bir anne..
                                                                                             hepsi mutsuzdu..

                                                                                            sen?mutlu olduğun için hiç yazdın mı?






2 Ekim 2012 Salı



düş
düşünmek
düşünce
düşünceli
düşüncesiz.. !

tüm hayatınız hiç abartısız başkalarını düşünerek geçtiyse bazen alınırsınız..

sizi tüm bunların aksi gibi gören gözlere dersiniz ki;

 ey bir çift göz, hiç mi bilmezsin, sen bile kendini bilmezken gözümün görmediğini bile düşündüm



---(aslında söyleyeceğim çok şey vardı ama vaz geçtim..yazmayacağım-yazamayacağım..)---


                           okura not: düşün! 
                                                       herşeyi..herkes gibi. en ilkel haliyle..

ve bakıyorum oturduğum buluttan aşağı doğru..
kalabalık..herkes var..
sen. ben..
herkes orda..
en yakın arkadaşlarım, ilkokul öğretmenim, üniversitede ki danışman hocam, bakkal amca, amcamın oğlu, küçük teyzenin kızı, komşunun oğlu, sizin ev sahibi, çocukluk aşkım, anasınıfındayken sürekli saçını çektiğin kız, defterlerini karaladığım o çocuk, annen, erkek kardeşin, bana aşık diye dalga geçtiğim o çoçuk, amcanın büyük kızı, bizim terzi amca, sürekli kopya çekerek okulu bitiren şu sarışın çocuk, zurafa diye dalga geçtiğin şu kız, 'ne yaparsan yap mutlu ol' diyen akıl hocam ve tanıdığım-tanıdığın herkes...
,
tanımadıklarım tanımadıklarn da en baş köşedeler elbet..

vee bakıyorum işte çok yukardan..bakıyorum onlara.. anlamak mı.. benim hayatım değil ve ne yaparsam yapayım asla yeteri kadar anlayamam ki onları.. o yüzden sadece bakıyorum..
arada gülüyorum tabi..

çünkü öyle komikler ki..

çünkü 'öylesine' bi yaşayışları var ki ömre bedel..

çünkü o kadar benciller ki sizin farkınızda değiller..

ve arada ağlıyorum tabi..

çünkü o kadar karışıklar ki çözemiyorum..

çünkü siz 'nefes alamıyorum' demeden yastığı suratınızdan çekmiyorlar..

neyse ben burda mutluyum..uzaktayım.yalnızım..

burdayım..bulutların üzerinde.. oturdum ve seni seyrediyorum ..


                      vee her zaman dediğim gibi.. benim için mavi gökyüzüdür..
                                                       
                                sizi seviyorum 'insanlar'..









18 Ağustos 2012 Cumartesi



            eskiden.. kendime çok yakın hissettiğim biriyle hararetli konuşmalarımızın birinde.. ki sanırım sonuncusuydu :)...şöyle demişti:


        'asla kimse sen gibi olamayacak.. ve asla kimsede beni bulamaycaksın'.... ve peşi sıra bi kaç cümle daha .. ama o gün beni en çok düşündüren cümle buydu..

      bu cümlenin aklıma gelişi çok uzun zaman sonra apansızca olduysa da çok düşündüm ve onu anladım .. bin yıl sonra gelen yağmurun da etkisi vardı tabi..

      şimdilerde yanımda olmayan,kokusu hatırımdan hiç çıkmayacak olan, ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın umut hep vardır..


                    geldiğinde olmazsan her zamanki taşın altına mektubu bırakırsın..

 


     ahh eski sevgili..
   
     nerden çıktın ki şimdi..

    sadece yürüyordum oysa..

    küçüçük bir dünya da aynı caddeyi kullanmak zorunda mıydın benimle..

   neden geldin ki öyle ansızın karşıdan..

    tam da yeni bir cümle kuracakken yanımdakine..

  taam da yeni bir ses duyacakken kalbim ..

  karıştırmadım ki ben seni
 
peki sen neden bozuyorsun topladığım hayatı..

neden diktin ki gözlerini üzerime..

bakma! bakma diyorum daha fazla bakma..

ya da bak .. evet evet  bak ve gör gözümdeki nefreti..

gözünden akan yaş saramaz ki zamanı ileri..


                       yönünüzü değiştirmek zorunda kalmanız kötüdür.
                       bi zamanlar her şey olanın başka birzamanlar hiç bir şey olması daha kötüdür..

                      ey eski sevgili sana not:' kokun gelmesin burnuma..'





17 Ağustos 2012 Cuma



yürümek..

en büyük terapidir..


rahatlatır.. 


unutturur..


hele bilmediğin bi yolda yürüyorsan herşey aniden geçer..


her adımda geride bırakırsın 


her adımda uzaklasırsın..


her bir adım devrimdir ...




evden çıkmak için 5 dakikanız vardır.son kez aynaya bakarsın.. hafif bi ruj unutulmasın lütfen . ve şöyle bi etrafa göz gezdirilir herşey yerli yerinde vee tamam çıkılabilir artık.

7katta olunmasına ragmen asansöre binilmez.merdivenler3 er 3 er inilir bi heycanla...


ve tam vaktinde 9.15 te otobüs durağında olunur..  kalp krizi geçirmemek için bi kaç kez öksürülür.. derin bi kaç nefes. kendi kendini telkin edersin .. 'sakin ol, hadi sakin ol'.. kalp ritmi yavaş yavaş düzelir..


ee ne için bu heycan ...??


otobüz gelir ama binemezsin . gelmemiş çünkü 'o'.. o kim mi? adını bile bilmediğimiz ama 2aydır aynı durakta karşılastığım aynı otobüse bindiğim ama hiç konuşmadığım, hep etrafında durduğum kokusunu içime çektiğim ama sesini hiç duymadığım kişidir 'o'..


ve onca zaman sonra ilk kez gelmemiştir.. bekledim tabi ki de... saaatlerce hemde.. o gün işe de gitmedim zaten işte umrumda değildi.. son zamanlarda umrumd aolan tek şey 'o' idi.. turuncu saçlı çoçuk.. 


nerdeydi? neden yoktu bugün? ve türevi soruları kendi kendime sorup kendimce cevaplar bulduktan sonra..


 tekrar eve döndüm ..canım hiç bişey yapmak istemiyordu. ertesi günü iple çektim .. 

sabah bi heycan koşarak gittiğim durakta yine yoktu.bi kaç gün sürdü bu durum. ve sonunda anladım. gelmeyecekti ... bellii ki gitmişti. burda değildi.. evi ,işi , şehri değiştirmiş olabilirdi.. herşey olabilirdi.. ölmüşte olabilirdi..

ne hissediyordum peki? derin bi nefes aldım ve içim acıdı. sadece bi an..sonra oturdum.. başım dönüyordu biraz geçmesini bekledim..sonrada evi taşıdım. işi değiştirdim.. artık otobüs değilde metro kullanıyordum. bi süre hiç otobüse binemedim.. sonra oda geçti.. geçiyordu çünkü herşey geçiyordu.. insan herşeye alışıyor demiyorum herşeyin geçmesi farklı.. bu sindirmek sindirilmek değil.. zamana yenik düşüp alışkanlık haline dönemsinden ziyade zamanda izi bile kalmayan yara gibi.. zamanın da yaraydı ama artık izi bile yok..


yazılan herşeyin yaşanmış olması gerekir mi?

yazılanların hissedilmiş olması gerekir mi?

yaşamadığım hissetmediğim bişeyi yazabilir miyim?

sordular ama cevap vermedim.. zaten yazdıklarım ne yaşadıklarımdı, ne hayalini kurduklarımdı... yazdıklarım sadece yazdıklarımdı ve öyle de kaldı. birer küçük yalan..



her kesin tek istediği 'yalan' mıdır? sadece duymak istenen.. buysa eğer , söyleyelim bizde bi yalan.. anlatalım o halde..

aşk.. işte hayatta ki en gerçek yalan..
nedir?? 'ben çok aşık oldum' 'ilk aşk unutulmaz' 'sen hiç aşık olduğu adamla evlenen birini  gördün mü?' gibisinden bi çok cümle duyduk şimdi ye kadar.. daha da fazlası daha karmaşıkları.. ama nedir aslında.. gerçekten de 'acı' mıdır?? aşk demek her zaman çile çekmek midir? bir yıl mıdır ömrü?? ömürlük olana raslanmamış mıdır hiç ???
ortak bi tanım bulmak zor..

bir gerçek yalandı belki de 'aşk' ın ki..

beyinle olan ilişkisi kesilmiş..kalbe giden kanı bulandırmış.. midemize karıncaları salmış.. ölümüne bizi açlık grevine sokmuş.. heyecanla beslenmiş bi duygu olabilir mi.. hayır bu kadar basit olmamamalı..
     
                                                                                                neyse..

18 Haziran 2012 Pazartesi


YALAN

(mavi olabilir miydi yalanın rengi.. 
olamazdı di mi.. 
madem öyle neden bu kadar çok içimizde ..
 neden herkeste herşeyde biraz var.. 
neden yok olmuyor ki.)

(yalandı oysa tamda gözbebeğine bakarak söyledikleri
 yalandı oysa gözlerinden akan yaş
 ve madem mavilerde yalan olmuş
 renksizliği tercih etmeli gökyüzü)
                                                               

                                                           *renkte yoktu aslında. sadece mavi olması hayal edilmişti..

27 Mayıs 2012 Pazar


mavi saçlı kız bi gün masal anlatmaya karar vermiş ülkenin tüm çoçuk ruhlu yaşlılarına.. ve onlara daha önce hiçkimsenin duymadığı bi masalı anlatmaya başlamış...

anlatmış anlatmış anlatmış..  hiç durmadan.. dinleyicilerimiz ise bazen gülerek bazen ağlayarak , şaşırarak, heycanlanarak, küfür ederek ve  en çok da sonunu merak ederek dinlemişler..

ve en nihayetinde masalın sonu gelmiş.. mavi saçlı kız bi kaç dakika susmuş.. derin bi nefes alıp yutkunmuş ve şöyle demiş.. : 'modern dünyanın son aşıkları masalın başladığı o yerde 100 yıl sonra gözgöze gelmişler ve kayıp ruhları bedenlerine geri dönmüş. kızı avucunun içinden öpmüş ve sarılmışlar.. tam da o sırada gökyüzünden mutluluk inmiş üzerlerine ve heryer maviye boyanmış..'  bu olmuş mavi saçlı kızın son cümleleri..

ve masal bitmiş..


26 Mayıs 2012 Cumartesi


şunu çok iyi biliyordum , öğrenmiştim .. insanlara asla güvenmeyiniz! kendinizden başka kimseye ve asla..

insanlara sırlarını asla anlatmayınız!

zayıf yönlerinizden asla onlara bahsetmeyiniz!

( yapılayacaklar listesi giibi oldu :) ama olsun :) bu şekilde yazmak istiyorum  )


her insanın içinde , derinde de olsa bir yerlerrde mutlaka bi miktar şeytanlık yatıyordur... biraz kötülük vardır.. bi parça kin mutlaka bulunur ...

 ve bilinçaltlarına işler derinlemesine...

ve bi gün , sizin hiç beklemediğiniz bi gün, hiç ummadığınız biri öyle bi cümle kurar ki ..

yanlış duydum diyerek kulaklarınızdan şüphelenirsiniz ..

 ama doğruyu duyarsınız işte..

kendilerince yerini buluklarında bi şekilde herkes sizin canınızı yakmak için sıraya girer..

hayatın en kötü 'insanları asla tanıyamazsın' deyişi budur!


ve not : 'herkes aslında göründüğünden çok farklı ' unutma !

18 Mayıs 2012 Cuma


çok eskiden ama bayağı bi çok eskiden ( M.Ö 1517) :)) bi günlüğüm vardı.. ama gülmeyin sizin günlüğünüz olmadı mı? :) neyse efendim vardı bizim de bi günlüğümüz.. hep yazardım .. ne olduysa .. daha farklıydı o zamanlar tabi.. unutmamak , her anı  her şeyi hatırlamak için yazılıyordu bir sürü güzel şey... sonra ama bayağı sonra (M.S 7151) :)) yazmayı bıraktım .. o günlüklerin başına da pek hoş şeyler gelmedi :))

neden sonra yeniden bişeyler karalamaya başladığımı doğrusu hatırlamıyorum.. ama bu sefer nefret kusuyordum.. nefretimi unutmamak için karaladım bu kez de... ve sonra  sadece rahatlamak için yazdıklarımı yırttım ..

 herkes duygularını yazarak ifade edemeyebilir ama ben yazmaktan hoşlandığım için yazıyorum.. neyi ne kadar ifade edebildiğim  umrumda değil ..

bi üst geçitti en nihayettinde bana neyi hatırlatabilirdi ki? merdivenlerden çıktım, aklımda yine birsürü şey..  yine ikişer ikişer çıkıyordum :). yürürken tam ortada durdum... başım döner gibi oldu.. demirlere tutundum.. gözlerimi kapayıp derin bi nefes aldım. gözlerimi açtım.. arabalara baktım çıkardıkları sesler beni sağır edecek gibiydi.. tekrar gözlerimi kapadım.. hatırladım! uğultu vardı kulağımda duymak istemedim! kulaklarımı kapadım ve üst geçidin diğer tarafına doğru yürüdüm...

bazı şeyler herkes için zordu..

19 Nisan 2012 Perşembe

 bazen insan çekip gitmek ister..

nereye olduğunun  bi önemi yoktur

 kime gideceğinin bi önemi yoktur..

sonunu düşünmez zaten.. sadece gider..

 gitme sürecider öneml olan...

 o süreçte unutur, rahatlar..

 yoktur o yüzden varış noktasının bi önemi ..

 başlanglarda hep yanlıştı zaten..

o yüzden gitmek lazım iştee..

yeşil sırt çantasına dünyanı sığdırır  ve yola çıkasın çoğu zaman..

 kimin yanından uyandığın  ve kimin yanında uyuyacağın kimin umrunda..

 sen git en iyisii.

yine çooook uzaklaraa..

18 Mart 2012 Pazar

uzun bi kuyruk düşünün.. upuzun ..   yıllarca bekleyip kuyruğun başına gelmeyi başarmış yaşlı bi adam kendi genç, ruhu yaşlı bi ihtiyar .. sonra birden vazgeçer ve gider.. uzaklaşır.. öyle uzağa giderki bağırsan duymaz göz görmez kalp hissetmez..
 peki neden??  sıkılmıştır bizim ihtiyar yıllarca ayakta durmaktan, yorulmuştur artık ve gitmeyi seçer.. gidip evinde oturup ölümün onu bulmasını bekler..
bekler bekler bekler..
yıllırca..
 boşa beklediğini anlar çünkü ölüm beklendeğinde gelmez..
 tekrar kuyruğa dönmeye karar verir .
yola çıkar günler haftalarca aylarca yürür.. ama o kuyruğu bulamaz ..
geri döneceği doğru yolu bulamaz bi türlü..
kaybolmuştur bizim ihtiyar..
geri dönemeyeceğini anlayınca oturur ve ağlar ..
 ölüm onu ilk gözyaşının toprağa düşmesiyle bulur..

                                                                                                                 (geç kalanlardan)
bloguma giriyorum.. yepyeni tertemiz bi sayfa açıyorum ve yazmaya başlıyorum ..
 daha önceden düşünmüyorum bi sonra ki cümlenin ne olduğunu bile bilmiyorum..
noktalama imla yazım vs vs sevmem, umrum olmaz.. kendim içi açmıştım bu blgu..
kimseye anlatmak istemediklerimi yazmak istemiştim bazen..
bazen de herşeyden uzaklaşmak için saçmalamak istemistim..
pek istediğim gibi olmadı galiba..
yalnız kalamadık..

16 Mart 2012 Cuma

zor bi insanım..  zor oluyor herşey .. yaralarım zor geçiyorum , zihnim zor unutuyor, zor seviyorum ... kendimi anlatmak en nefret ettiğim seylerden ve asla ifade edemeyecegim bikaç şeyi söyledim.. ne saçmaladım tam olarak bilmiyorum. yazdım gitti işte..

5 Mart 2012 Pazartesi


yolun tam ortasındaydı..
 zor nefes alıyordu..
elini kalbinin üzerine koydu kalp ritminin düzelmesini bekledi..
hiç kıpırdamadı, gözlerini yumdu..
bi kaç dakika sonra geçti..
şaşkındı biraz..  bir adım attı, durdu..
arkasına baktı kimse yoktu ya da görmüyordu..
 bi adım daha atttı, durdu ve tekrar arkasına baktı..
 birini mi bekliyordu.. yoksa biri mi seslenmişti..
 peki adı neydi? kendi de bilmiyordu..
durdu bi kaç saniye .
 sonra bi adım geriye geldi.
 arkasına baktı kalabalık , kimseyi tam olarak seçemiyordu bile..
 tanıdık bi yüz yoktu..
ama tanıyor olmalıydı hiç değilse birini..
ardındaki koca kalabalık sanki ilerlemeden duruyor onu bekliyordu..
gözlerini yumdu derin bi nefes aldı. önüne baktı ,
 herkes üzerine dogru yürüyor ama ona carpmıyolardı.
 bazısı hızlı bazısı yavas. bazısı da kosuyordu..
peki  kendi nereye gidiyordu?
kafası karışmıştı..
hangi yönün doğru oldugunu bilmiyordu.
yolun bası ve sonu yoktu onun için,  o zaten yolun ortasında uyanmıştı..  

4 Mart 2012 Pazar

Belki de insanların sizi anlayabilmeleri için onlara da aynı şeyleri yaşatmanız gerekiyordur!
dürüstlük?
nedir?nasıl bişedir?
yenir mi? içilir mi? :)

doğruyu söyleyince mi dürüst oluruz, doğru olduğuna inandıklarımızı söyleyince mi?

yoksa kendimize karşı bile dürüst değil miyiz?

kendine bile dürüst olmayanların karşısındakinden dürüstlük beklemesi doğru mu?

sahte miyiz? sahtekar mıyız ? kendini kandır, dürüstlük nutukları at! pehh!


... herşeyin aslında ne kadar da olduğundan farklı , olması gerekenden uzak, olmasını istediğinin tam aksi istikamette ilerlediğini farkettin an 'pişman' oluyorsun belki de... herşey için .. herkes için..

( bi parantezlik cümle yazmak lazım ayrıntı sevenlere : 'dürüstlük , doğrular, yanlışlar, hatalar, iyiler kötüler vs vs. aslında hiçbiri yok , sen de yoksun bende yokum.. gelecek bir zamanın rüyasındayız ve sen bana masallar okuyorsun )

15 Şubat 2012 Çarşamba

KIZGINLIK

hadi bakalım bi düşünelim
 bizi en çok kim kızdırır? en çok neye kızarız?
tabi ki de hepimizin kızdıkları farklı ama u benim blogum olduğundan ben benimkilerden bahsedicem (kendime torpil) :))

kime kızıyorum en çok? burdan başlamalı..
sanırım bi çoğumuz gibi bende en çok kendime kızıyorum..
herkesi affediyorum ama bi kendimi affetmiyorum.. niye kızıyorum kendime?..
kendimden başka herkesi daha çok önemsediğim için kızıyorum çoğu zaman..
hiç ' hayır' diyemediğim için kızıyorum bazen de..
bazen de ne kadar çok üzüldüğümü unutup aynı şeyleri tekrar yaptığım için kızıyorum..

veee duygularıma yenildiğim için , bile bile  bunu yaptığım için belki de yanıyor içim .. nasılsa tekrar edecek tarih!


Değişmiyor di mi bazı şeyler.
Ya da  değiştiremiyoruz..
Belki de değiştirmek  istemiyoruz..
Ama bu değişmeyen şeyler kırıyor ,incitiyor çoğu zaman ..
Mesela sevişlerimiz değişmiyor..
Hep aynı seviyoruz..
Sevdiklerimiz değişiyor da..
Sevme şeklimiz değişmiyor bi türlü..
Peki ya neden?
Kişiye göre sevmiyoruz ki..
Kalp aynı, sevgi aynı, kişi farklı..
Peki ya bu doğru mu?
Bilemem..
Tahmin yürütüyorum, belki de anlamaya çalışıyorum..
Ama herkesi aynı sevmemiz, tarzımızın değimemesi bizim doğru olduğumuzu gösterir mi?
Hayatın da bir var ve sen karsındaki insanın aranızda özel oldugunu düşündüğün bi şey söylüyorsun ona..
Mesela .. bi düşünelim.. ya da düşünmeyelim basit olsun :) 'aşkım' diyorsun ..
Sonra bi baskası giriyor hayatna ona da ' askım' diyorsun ..
Sonra bi başkası ona da aynı sözler...
Aynı tavırlar..
Aynı dokunuşlar..
Aynı bakışlar..
Aynı hayaller..
Aynı aynı aynı..
Hep aynı eyler işte..
Değişen sadece karşındaki..
Doğru mu yanlış mı
Olur mu olmaz mı
Bilemem ben ..
Ama kırıcı oldugundan eminim..
Düşünsene, senin ona nasıl davrandığını, nasıl seslendiğini daha öncesinde bilen biri,
Bi zaman sonra hayatına girse ve sen ona da öncekine seslendiğin sekilde seslensen..
Aman allahım felaket...olmaz mı
Senin için olmaz belki ama karşında ki hep hatırlar ve sen naparsan yap unutturamazsın..
İşte bu yüzden belki de farklı olmalı sevişlerimiz,heycanlarımız ve geriye kalan herşey..

3 Şubat 2012 Cuma

Nerelerdesin, ne zaman geliceksin bilmiyorum, tanışmadık belki de  henüz.Aramızda yollar, dağlar ,denizler var belki.Belki burnumun ucu kadar yakınsın bana..BİLMİYORUM..Bildiğim , gelmen gereken zaman da gel.Herşeyi yoluna koyduğumda,hiçbir pürüz olmadığın da,tek eksik sen olduğunda gel.Biz senle farklı olalım .Amaçsız tiplerin sabahtan akşama oturduğu saçma mekanları kendimize mesken tutmak yerine ,yeniyerler keşfedelim .Aynı sokaktan bi daha geçmeyelim..Taksiye binmesekte olur, yürüyelim saaatlerce ıslansakta yağmurda..Romantik filmlere gitmeyelim gel biz senle bol kahkaha atacağımız filmelere gidelim.Kandırmayalım birbirimizi , gitmek istiyorsak gidelim.. yalansız dolansız duygular olsun aramızda! sevmezsen bigün çık karşıma söyle ki bi ömür sana saygım olsun.


                                                                            (uzun zaman önce yazılan ama geç yayınlanan )
vee hayat size tüm söylediklerinizi yutturur, tükürdüğünüzü yalatır! bu evrenin 'bana itaat et' deme biçimi..

29 Ocak 2012 Pazar

duygular ile mantık arasına sıkışmak! boşuna uğraşmayın kimse sizi kurtaramaz..çözüm; karar vermek.
birbirinin gözünün içine saatlerce bakıp , tek kelime etmeyen iki insan gördüm..neydi ki sebep? bi taraf hakısızdı, çok hatalıydı ve kendini savunabileceği bi nokta yoktu . diğer taraf haklıydı, kendini savunmasına gerek yoktu...susuyorlardı çünkü; bi taraf hatalarının farkına varmıştı ve zamanı geri alamadığı için pişmandı..bi taraf 'şimdiye kadar aklı nerdeydi' diye düşünüyor ve öfkeliydi.. ama ortak bi nokta vardı : aşk... seviyorlardı birbirlerini.. evet ortada biri haklı biri haksız iki insan  vardı ama yine de haklı olan 'git' diyemiyordu..ya da kalkıp gidemiyordu..haksız zaten hatalarında bin pişmandı ve 'kal' diyecek yüzü yoktu artık...bu yüzden susuyorlardı... daha sonra ise: bi taraf bağırıyor bi taraf susuyor..bi taraf ağlıyor bi taraf susuyor..bi taraf gülüyr bi taraf susuyor..bi taraf can yakıyor bi taraf susuyor...

ee yani ne demek şimdi bu? derseniz..henüz sonunu kimsenin bilmediği bir bilmece diyelim..biz asla ikisi arasındaki  'o şeyi' anlayamayız..

19 Ocak 2012 Perşembe

ZAMAN

pek sevgili bilim adamlarının aa pardon pardon 'bilim insanlarının' artık şu 'ZAMAN' kavramına bi çözüm bulmaları gerek..böyle çabuk geçen zamanı istemiyoruz, biline! şöyle bi yaya yayıla yaşayamıyoruz ki hayatı..hemen de bitiveriyor zaman .. sığdıramıyoruz ki herşeyi.. yettiremiyoruz ki herşeye..anlamadan dinlemeden geçiyor , bitiyor herşey...
..eğer ama diyorsan öncesinin hiç önemi yok..
belki de en çok can yakan , tanıyamamaktı
belki de en çok can yakan , yanlış anlamaktı
belki de en çok can yakan, yokluğu bazen de varlığıydı

17 Ocak 2012 Salı

Hayalleri olan biri..Hayata dair büyük hayalleri olan .. Burdaysam eğer farklı bişey olmak zorun da diyen biri..Herşeyi planlayan ve geleceğe dair düşleri olan  biri..Ve kurduğu tüm hayaller teker teker başına yıkılmış olan biri..Vee bunca şeyden sonra belki de tek isteği sıradan bi hayat olan biri ..belki de tek isteği yalnız kalmamak olan biri....Kimin ne istediğini ne düşlediğini bilemeyiz, hepimizin hayalleri var tabi ki de.. Büyük ya da küçük .Erişilebilir veya imkansız..mutlaka istediğimiz bişeyler vardır. Belki de karanlıktan korkuyordur ve tek isteği hep aydınlıkta kalmaktır..

insan ancakkendini kandırabilir

Nerden başlamalı ki.. Saatlerce yazası olabilir mi bi insanın ..Neyse efendim bi giriş yapmalı..
Hayatlarına imrendikleriniz vardır ya ' ne güzel hiç de derdi yok herşeyi de var 'dersiniz ama asla bilmezsiniz aslında ne büyük yaraları vardır.Sır gibi sakladıkları , görmezden geldikleri, çaktırmamaya çalıştıları vardır .Saklamak isteriz bazen, bazen de ulu orta bağırmak .. Ama nedense minicik kalbimize göre değildir bu ağır yükler, saklasan olmaz söylesen hiç olmaz.Bu noktada ne yaparız peki.. Kacmayı tercih ediyoruz işte..Beyin  kendi kendine ' yok ya o aslın  da öyle değil' demeye başlıyor . Zamanla kendi yalanınıza inanıyorsunuz . Gerçekle yalan ayrılmaz oluyor bi süre sonra..Yapmaya çalıştığımız ilk bakışta diğerlerini kandırmak gibi görünse de aslında bu sadece sorunlardan kaçıştır..Sorunu  görmezden geliştir bu aslında ne kadar aciz olduğumuz en kuvvetli kanıtıdır..Kendini kandırmaya çalışmak ahh aman nasıl bir korkunun eseridir.Korku diyorum  çünkü sorunlarla yüzleşecek cesareti olmayanların işidir de ondan ..İnsanın düşündükçe çıldırabileceği kadar büyük sıkıntılarının oluşu onu kaçısa sevkediyorsa eğer  o halde diyebilirmiyiz ' kaçış' yeri geldiğinde olmalı..yok bu da olmadı değil mi insan napsaksa da insanın kendini soyutlamasını haklı çıkartamıyoruz.. Ya çok acıtıyorsa hayat, çok kırmışşsa ya hep, ya hep en sevdikleriyle sınamışsa onu.. yaa bu da insanın basına ancak filmlerde gelir dedikleriyle yüzleşmişşe.. yine mi olmaz yine mi haklı değildir.. gülerken bile ağlabiliyorsa eger..gülerken gözünden gelen yas çok güldüğünden degil de canınnın yandığındansa eğer.. yine de mi olmaz..hep hayat mağlup etmek için uğraşıyorsa , napsa etse de çabalasada hep nakalt oluyorsa eğer..bütün direnişlerden sonra da olmuyorsa eğer yine mi kaçmak doğru degildir...sorunun cevabıyla ilgilenmek yerine insanı bu durumlara sürükleyenin sebebini daha çok merak ediyorum. hayat, kader dediğimiz  midir aslında gerçek suçlu yoksa bizim hayata karsı önemsiz davranıslarımızın sonucları mıdır..zamanla mı oldu bunlar yoksa hep vardı da biz mi farkedemedik ..farkettikte çoğu şeyi anlamamazlıktan mı geldik, üstünümü örtmeye çalıstık yoksa..bilmiyorum bilemiyorum dogrusu suan ..kafası karısık birinin agzından cıkanlar bunlar.. ya nefesimi kesecek kadar acıyorsa içim ..'kaçmayı ' haklı cıkartacak sebeplerin pesindeyim ama  rasyonel davranıp bu durumun artıların ve aksilerinden bahsetmek daha iyi oldu galiba.. gerci artı diyebilecegimiz bişey de yok ama . kısa süreli mutluluk  belki tek elle tutulur artıdır.. yazmaya başlamadaki amacımdı 'kaçmak' .Farkediyorum ki yazdıkça tamamen kaçmış olmuyorum kısmen de olsa çözüm için adım atmış oluyorum ..peki ya ne yapmalı.?? .. Kaçmanın yanlıslığı üzerine hem fikirsek eğer..nerden nasıl baslamalı. ya daha cok yanıcaksa canımız ki yüzleştikçe daha cok üzüldügümüze sahit olacağımızı üzülerek söylüyorum.. en azından degiştirebilir degil mi. değişmesi için bi adım ya da daha kötüye gitmemesi için  bi  baslangıctır bu..bu güç yoksa içimizde yorgunsa ruhumuz eger şunu düşünelim...evet hiçbirşey olamamış gibi devam edip her nefes alısta ciğerlerinizin yanmasını mı tercih edersiniz yoksa her nefes alışta düzeltebilecek bişeyler yaptıgınız için gönlünüzün ferahlığını mı....